yerlerBalıkesir ili, Altınoluk beldesi, Çanakkale – İzmir devlet karayolu üzerinde, Edremit körfezi bağlantısı ile Ege Denizi’ne sıfır Kaz Dağları eteklerinde, Çanakkale Havaalanına 100 km, Edremit Havaalanına 25 km, İzmir Havaalanına 240 km. İstanbul’a 440 km. mesafededir.

Altınoluk

Altınoluk, Şahinderesi Kanyonu’nun tüm nimetlerinden yararlanan, Antandros Antik kentinin kalıntılarıyla deniz, dağ, sağlık ve kültür turizmini bir arada sunan bir tatil cennetidir.

Altınoluk’u dünyanın ikinci oksijen çadırına dönüştüren, Altınoluk’u dünyaya tanıtan ve bölgede Uluslararası sağlık turizmi yaratan Şahinderesi Kanyonu, aynı zamanda macera arayanlar için enfes güzel parkurlardan biridir. Rehbersiz gezmenin oldukça zor olduğu kanyonu, tur şirketlerinin düzenlediği jeep safarilerle keşfe çıkabilirsiniz.

Altınoluk’un zengin tarih ve kültür yapısını ön plana çıkaran Papazlık Köyü, doğal güzellikleri bir harikadır. Yeşilliğin içine kondurulmuş tarihi konaklar, Arnavut kaldırımlı sokaklar ve Edremit Körfezi’ni kuşbakışı gören heybetli bir manzara…

Altınoluk’ta bulunan Antandros Antik Kenti’nin kalıntıları da özellikle arkeolojiye meraklı bir çok insanın ilgisini çekmektedir. 2001 yılında yapılan kazı çalışmalarında bugüne dek çok değerli bilgi ve eserlere ulaşılmıştır.

Geç Roma dönemine ait “yamaç evler”de bulunan mozaik döşemeler ve duvar resimleri, ziyaretçilerin en çok merak ettiği kazı bölümleridir. Çanakkale-Edremit karayolunun güney bölümünde kalan alanda ise 28 adet “Bizans Mezarı” vardır.

Akçay

10 km uzaklıkta bulunan Akçay, yaz mevsimi boyunca sahillerindeki beach clubları ve halka açık plajlarıyla, deniz turizminin en canlı yaşandığı bir beldedir.

Akçay’ın denizinden fışkıran artezyen suları, beldenin en önemli özelliklerindendir. Akçay İskelesi’nin sağ ve sol taraflarında, etrafı taşlarla çevrili tatlı su artezyenleri Akçay’ın simgesi haline gelmiştir.

Yaz mevsimi boyunca akşamları Akçay’ın kalbi kordonda atar. Kordon boyunca çok sayıda sergi vardır. Kısacası buraya büyük bir çarşı da diyebiliriz. Denize açılan panoramayı seyreden çay bahçeleri, akşam yemek sonrası şenlenmeye başlar.

Akçay’ın merkezi Cumhuriyet Meydanı’nda bulunan Sarıkız’ın heykeli de Akçay’la özdeşleşmiş bir semboldür. Restaurantların sayısı da oldukça fazladır.. Balık ve deniz ürünleri, kebap ve pide, zeytinyağlı yemekleriyle restaurantlar hizmette müşterilerine yarışmaktadırlar. Cafe-bar ve discolar Akçay’ın en renkli yüzünü oluşturmaktadır. Özellikle canlı müzik ağırlıklı bu mekanlar eğlence dünyasında önemli bir yer oluşturur.

Yat turuna çıkmak isteyip de fazla zamanı olmayanlar, bir günlük yat turuyla Akçay civarındaki muhteşem koyları gezebilirler. Tekneler her gün saat 10.30’da Akçay Limanı’ndan ayrılıp, Ayvalık Adaları ve Assos bölgesini gezdirdikten sonra, çeşitli koylarda yüzme imkanı da sağlayarak saat 18.00’de geri döner.

Behramkale – Assos Antik Kenti

Denize sıfır konumuyla denizin ve güneşin tadını çıkarırken, aynı zamanda yakın çevrede gezip dolaşabileceğiniz harika güzellikler vardır. Doğa, tarihi ve kültürel anlamda oldukça doyurucu olan bu mekanların en önemlilerinden biri Assos Antik Kenti’ne ev sahipliği yapan Behramkale’dir.

Aristo’yu ve felsefe okulunu ağırlayan, Bizans döneminde piskoposluk merkezi olan Behramkale, tam dörtbin yıllık tarihiyle zamana meydan okuyor. Yüzyıllık taş evleri, antik limanı, sıcak pansiyonları, mavi bayraklı Kadırga ve Eden kumsallarıyla doğala tarihin, dağla denizin içiçe geçtiği keyifli bir gezi ve tatil mekanıdır.

30 km uzaklıkta bulunan Behramkale’nin tepeye kıvrılan sokakları ziyaretçilerini Assos Akropolü’ne götürür. Assos Akropolü, deniz seviyesinden 238 m. yüksekliktedir ve Athena Tapınağı M.Ö.6 yüzyılda burada inşa edilmiştir. SİT alanı olan antik limanı ise, yüzyıllar öncesindeki bohem havayı koklamak için idealdir.

Kaz Dağı(İda)

Kazdağı, dünyada Alp Dağları’ndan sonra en çok oksijen yoğunluğu olan ikinci yerdir. Antik tarihteki ismi İDA olan Kazdağı, mitolojik tarihte dünyanın ilk güzellik yarışmasının yapıldığı yer olarak geçmektedir.

Gerek tarihi, gerek doğal güzellikleri, gerekse coğrafi konumu ve jeolojik yapısı nedeni ile Kazdağı, binlerce yıldır insanoğlunun üzerindeki büyüsünü sürdürmeye devam ediyor.

Yaz sıcağında, zeytin ağaçlarının gölgesinde körfezden esen meltem yüzünüzü usulca yalayıp geçtiğinde Aristo’nun, Gargaros Tepesi’nden Truva ovasına baktığınızda Zeus’un, Bin Pınarlı İda’nın buz gibi derelerinde yüzdüğünüzde Afrodit’in hissettiklerinin aynısını içinizde duyumsayacak ve zamanın binlerce yıldır eskitemediği bu yeryüzü cennetinden, yüreğinizi rehin bırakarak ayrılacaksınız…

Edremit Körfezi’nin kuzeyini kaplayan Kazdağı; Tabiat güzellikleri, tarihi ve kültürel değerleri, flora ve fauna zenginliği, manzara seyri ve bol su kaynakları ile Türkiye’nin 34 milli parkından bir tanesidir.

101 familyaya ait yaklaşık 900 çeşidin kayıtlı olduğu Kazdağı florasında, 23’ü yalnızca bu dağa özgü olmak üzere en az 68 ülke çapında nadir bitki yer almaktadır. Bu özelliğinden dolayı Kazdağı, bütün dünya ülkelerinin dikkatini yönelttiği, birinci derecede koruma altına alınması gerektiğini saptadıkları bir bölgedir ve Dünya Bankası’nın maddi desteği ile yürütülen “Genetik Kaynakları Yerinde Koruma Projesi”nin de pilot bölgelerinden biridir.

Kazdağı’nda tur şirketlerinin rehberler eşliğinde düzenlemiş olduğu jeep safari turlarından birisine katılmak, Kazdağı’nı keşfetmenin en kolay ve en zevkli yoludur. Safari boyunca Kazdağı’nın endemik bitkilerini, şelalelerini, kanyonlarını görebilir, derelerde ve büvet adı verilen göletlerde suya girip serinlemenin zevkini de yaşayabilirsiniz.

Küçükkuyu

Tertemiz denizi, havası, suyu, bozulmamış doğası, turizme açılmış köyleri, taş konakları ve bol balığı ile Ege’nin başladığı yerdir. Hem deniz hem dağ turizminin birlikte yaşandığı Küçükkuyu’nun Yeşilyurt ve Adatepe Köyleri, deniz kıyısına uzaklığı sadece 3 km olan bir oksijen çadırı ve eko turizmin körfezdeki öncüleridir.

Köylerdeki evler, taş mimarinin en güzel örnekleridir. Adatepe köyünün hemen yanıbaşında, Zeus’un Truva Savaşı’nı izlediği yer olarak rivayet edilen, Edremit Körfezi’ne kuşbakışı bakan, harika manzarasıyla Zeus Altarı bulunmaktadır.

Küçükkuyu’ya hayat veren Mıhlı Çayı, cömertçe sergilediği doğal güzellikleriyle çevre de mutlaka görülmesi gereken yerlerden biridir. Mıhlı’dan 5 km sonra karşınıza çıkan Başdeğirmen, ünlü bir mesire yeridir. Başdeğirmen’de restore edilmiş eski bir su değirmeni bulunmaktadır. Değirmenin karşısında sessiz sakin akan çayın üzerinde, antik dönemden kalma estetik kemerli bir köprü bulunmaktadır.

Zeus Altarı

Altar (sunak), eski zamanlarda insanların tanrılara kurbanlar verdikleri ve sunular yaptıkları yerlere verilen genel addır. Zeus Altarı’na bu adı verenler ise Truva’yı bulan Heinrich Schliemann ve Arkeolog Judeich’tir.

Bu fikri destekleyecek bir kanıt olmamasına rağmen, Schliemann, kendini, burasının, İda (Kaz) Dağları’nın en yüksek tepesi olan ve Zeus’un Truva Savaşını izlediği Gargaros Tepesi olduğuna inandırmıştır.

Belki de Schliemann’in böyle düşünmesine sebep, İlyada’nın sekizinci kitabında bulunan aşağıdaki bölümdür: ‘Ve İda’ya vardılar, hayvanların anası, bereketli kaynakların koruyucusu, Gargaros’taydı Zeus’un tapınağı, mis kokulu sunağı…”

Çanakkale Şehitliği

Tarihimizin en şanlı zaferlerinden birini kazandığımız ve binlerce şehit verdiğimiz Çanakkale Savaşları’nın yaşandığı toprakları da dolaşmak isterseniz, 90 km mesafede bulunan Çanakkale ilini de ziyaret edebilirsiniz.

37 Türk anıtı ve şehitliği, Fransız, İngiliz, Avustralya ve Yeni Zelanda’ya ait de 33 anıt ve mezarlık hergün yüzlerce kişi tarafından ziyaret edilmektedir.

Truva Antik Kenti

Hektor’un, Paris’in, Priamos’un, Andromache’nin, Hekabe’nin ve Helena’nın yaşadığı toprakların kültür mirasçıları, Truva’nın turizm zenginliklerini keşfetmeniz için sizleri bekliyor…

“Unesco Dünya Kültür Miras Listesi”nin paha biçilmez parçası olan Truva Antik Kenti, günümüzde ziyaretçilerini mitolojik tarihçesi ve göz kamaştıran arkeolojik eserleri ile kucaklamaktadır.

Tarihi Truva Milli Parkı’nda kazılar devam etmekle birlikte, turistler tarihi mekanı ziyaret edebilmektedir. Böylece ziyaretçiler kazıları gözlemlerken, mekanın coğrafyasını ve mimari dokusunu da yerinde görebilmektedir. Truva’dan elde edilen arkeolojik bulgular Çanakkale Müzesi’nde ve İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde sergilenmektedir.

Ayvalık

Ayvalık, Ege’nin en güzel kıyılarından biri olmakla beraber, aynı zamanda geçmişi sokaklarında saklayan ve yaşayan, 19. yüzyıl mimarlığının adeta yaşayan bir açık hava müzesidir.

Kiliseleri, camileri, manastırları tarihi Rum evleriyle geçmişin özgün kent dokusunu günümüze kadar getiren bir yerleşim olan Ayvalık, aynı zamanda Kuzey Ege’de 24 adacıktan oluşan, balıkadamlar tarafından en çok tercih edilen dalış bölgelerinden birisidir. Mercan resifleri açısından çok renkli, zengin dip yapısı ve tartışılmaz berraklıktaki denizi ile sualtı fotoğrafçıları içinde ideal bir mekandır.

Mutfağında Girit ve Midilli lezzetlerini barındıran Ayvalık, aynı coğrafyada ortak kültürleri paylaştığı komşu Midilli Adası ile de ilişkilerini hem siyasi hem de ticari anlamda geliştirmiştir. Ayvalık’tan Midilli Adası’na gemisiyle düzenlenen seferler, bu ilişkilerin gelişmesine önemli katkılarda bulunmuştur.

Edremit Körfezi’nin denize girmek için en rağbet gören yerlerinden birisi Ayvalık’ın dünyaca tanınan Sarımsaklı sahilleridir. Hiçbir çakıl ve yosunun bulunmadığı, 100 m. ile 200 m. arasında değişen genişlikteki bu sahillerde denize girdiğinizde, kendinizi Rio sahillerindeki Copa Cobana plajlarındaymış gibi hissedebilirsiniz. Sarımsaklı’ya 2 km mesafede bulunan Şeytan Sofrası’na, gün batımında dünyanın her yerinden insanlar buraya akın etmektedir. Çünkü bu tepeden Ayvalık’ın 23 adasını seyretmek mümkündür.

Şeytan Sofrası

Kayalıkların üzerindeki yuvarlak sofradan ismini alan bölge güneşin batışını izlemek için şahane özelliklere sahiptir.